8 Ağustos 2016 Pazartesi

Fazlalık...

Olgu: kendinden olmayan - kendine yerleşik- bir fazlalık taşıyorum içimde. Tartışmaya  kapalı bir açıklıkla bende olan ve benden olmayan bir eklenti.

Başlangıçta biliyor değildin. Daha çok, elindeki bölük pörçük, ilk bakışta belli bir anlam içermeyen verilerin aklına  ( akıl mıydı esas araç, orası da belirsiz ) gösterdiği tekinsiz yolda izlediklerinden sonuç çıkarıyordun el yordamıyla. Kimilerinin sezgi ( Bergsoncası içgüdü ve zeka karışımı bir kavrayış, ya da Gazali'nin kısa yolundan gidersek kalp gözü ) dediği bir ayma hali geldi üstüne. Çok sonra aydığını " fazlalık " diye adlandıracaktın. " Benden olmayan, bana eklenen bir fazlalık hissi " diyecektin soranlara.

Tanı (dı)klar, " birdenbire oldu " diyeceklerdi, ses etmeyecektin. Birdenbire olmamıştı. Az az belli etmişti kendini. Başlangıçta varla yok arası bir şeydi, kendine sakladın. Belirtilerin diğerlerine de görünür olduğu ana kadar sözü edilesi bir durum yoktu nazarında. Ara sıra " bende fazladan bir şey var" diye aklından geçirdiğin oluyorduysa da üstünde durmuyordun. Kendinden olan kendinle ilgili şeylerin bile üstüne gidilecek zaman değildi.  " zamanın sessiz bir testere" olduğu bilgisinin doğruluğu henüz onay görmemişti zihninde.

Belirti: Odaklanma ve odaklanamamaya ilişkin normal dışı aktiviteler.

Aynı anda pek çok işe  yetişebiliyor oluşunla övünmenin temelleri sarsıldı ilkin.

Öncesinde yapabildiklerimi hali hazırda yapmayı sürdürürken; hiç yapamamış olduklarımı yapabilir hale gelişimi tuhaf bulmuyordum.

Belirti: Düş'e uzak olmayış bilinmez değilse de, aynı düş'ün peşini bırakmıyor oluşu ilginçti.

Mercanın, o kıpkırmızı çiçekler veren mercanın hemen yanına bir ıtır dikme arzusunun nereden çıkıp  geldiğinin ilk bakışta önemi yokmuş gibi görünüyordu. ( Görünenin ardındakinin göz ardı edilmemesi gerektiğini söyleyeni unutmuş olmamı bağışlatan tek şey bir düş'ün içinde oluşumdu.) Başımda rengi solmuş bir şapka, üstümde korkuluklara yaraşır bir pantolon ve gömlek vardı ilk seferinde.  Düş tekrarladıkça renkleri değişeceķti. Şapkanınki hariç. Güneş tepede yükselmeye başlamış ama fazla yol almamış. Demek ki hala sabah. Gelişini görmemişken işittiğime göre, kulak-burun - boğaz uzmanı haklı olmalı diye düşünecektim düşten her sıyrılışımda. İşittiğime meraklanıp doğrulduğumda ıtır fidesi düşüyor elimden. Usulca. Düş'ün her tekrarında daha da yavaşlıyor, yerçekimini yenmeyi denermiş gibi ağırlaşıyor düşüşü. İki metre uzağıma kör olduğumu söyleyen göz doktoruna inat seçiyorum geleni. Birinde tedirgin, başka seferinde umutlu, bir diğer  keresinde ikircikli ama her defasında belirgin bir heyecan görüyorum yüzünde. Elimi güneşe siper edip, gözlerimi kısarak izliyorum gelişini.  Itır elimden düşmeyi sürdürüyor.

Belirti: Sesten değil ama  söz'den ibaret olma


Sözcükleri oldum olası severdin. Sözcüklerden yapılmış cümlelerin büyüsüne de inanırdın. Güzel bir cümleye kayıtsız kalamadığından başının derde girdiği de olmuştu. 

Ne vakit, söz'ün kendisi haline geldiğini hala anlamış değilsin.

Söz, sese bürünmeden bana dönüştüğünde enikonu emin oldum. Fazlalıktan.

Olgu: Fazlalığın yeri konusunda farklı iddialar var. İddiaların (her birinin) doğruluk değeri: Belirsiz.

Kardiyologların olumsuzlamalarına aldırdığın yoktu. Fazlalığın, senden olmayan ve sana  yerleşirken kalbini mekan tutmuş bir  hınzır olduğundan emindin. Aman bunu kimselere dillendirme, uyarısında bulunan dostlara kulak tıkıyordun. Kardiyolojinin gelişmemişliği senin sorunun olamazdı. Değil mi?

Belirti: Birbiriyle çelişen doğruluk ölçülerini  kullanmada başına buyruk  bir " işime gelen" duruşu.

( Ek bilgi: doğruluk ölçütleri;
apaçıklık
tutarlılık 
uygunluk
tümel uzlaşım
yararlılık)

Gerçeğe ilişkin yargıların hangisinin doğruluk içerdiğini belirleme söz konusu olduğunda sapıtmıştın, kabul edelim. Düşünce tarihine bir utanç olarak geçebilirdin, doğruluk ölçütü kullanmada işine geleni seçme genişliğinden. Neyse ki, düşünce tarihinin sana ve durumunun sorumlusu fazlalığa aldırdığı yoktu. 


Veri: Uzak görüşü bulanık  ( göz doktoru)
Veri: kalpte orada olmaması gereken  bir varlığa  rastlanmadı ( kardiyolog )
Veri: Sol kulakta - bulunduğu yerden çıkmayı reddeden  - tanımsız bir oluşum saptandı.  ( kulak burun boğaz uzmanı)

Son veriye yorumun, kalbimden kulağıma yol bulmuş. Hınzır işte demek olacaktı. Varlığından şikayetçi değildin. Fazlalığın. Fazlalaşan bir fazlalıktı ve memnundun sende, senden olmayan oluş'undan.

Oldukça öznel sonuç: Çünkü mercan'ın küpeçiçeğine benzeyen çiçekleri giderek daha kırmızıydı.
Ve ıtır elimden düşmeyi sürdürüyordu...

Mey